İlaç Üretim Hacmi, 2023 İtibarıyla 8 Milyar Dolardan 23 Milyar Dolara Yükselecek
İlaç Sektörüne Verilecek Teşvikler, Hükûmet Tarafından Kabul Edilen Ekonomik Kalkınma Planında Yer Alıyor
İlaç üretim zinciri açısından Batı ile Doğu arasında köprü durumda, yüksek bir artı değere sahip bir merkez … İç pazar, yurt dışına yönelik sınıflandırma merkezi ve aynı zamanda da üretim ve üstün nitelikte bir araştırma merkezi… Bütün bunlar, Türk ilaç sanayisinin gerçeğinden (piyasa değeri bakımından 16’ıncı, klinik araştırma ve ihracat bakımından 36’ıncı sırada yer alıyor) şimdilik uzak bir hayal ancak Ankara, kendisine iddialı bir hedef belirledi ve PriceWaterhouse Coopers’ın (PWC) raporunun da ortaya koyduğu gibi yatırımlar, teşvikler ve en “kazançlı” laboratuvar dallarının seçiminden oluşan bir reçete uygulamak suretiyle Türk ilaç sanayisi, 2011’de üretilen 5 milyara kıyasla 2023’te 23 milyar doların üzerinde ilaç üretebilecek hâle gelebilir.
Nitekim bu hedef, “Vizyon 2023” adı verilen ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından istenen hükûmet planının da hedeflerinden birisi. Bu plan, Cumhuriyet’in doğuşunun yüzüncü yıl dönümü olan 2023 senesinde, ekonomi açısından kilit kabul edilen bir dizi ekonomik sektörde olağanüstü sonuçlar elde etmeyi amaçlıyor.
Şu ana dek OECD ülkelerinin 30 yılda yaptıklarını Türkiye, 10 yıl zarfında yaptı. İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliğine (İKMİB) göre bu süre zarfında ilaç sanayisi, 2004’ten bu yana sağlık sistemini neredeyse Avrupa düzeyine getiren sağlık reformunun da sayesinde 8 milyar doların üzerine çıktı. 2011’de ihracat yüzde 58,6 oranında artış gösterdi. Her ne kadar şimdilik mutlak değer söz konusu olsa da “pharmamerging” olarak adlandırılan ve Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’in oluşturduğu devasa piyasalarla mukayese edilebilecek rakamlar değil.
Yabancı işletmeleri çekmek için hazırlanan teşvikler cephesinde, KDV ve gümrük vergilerinden muafiyetten, işletmeler ve sosyal güvenlik primlerindeki büyük indirimlere, toprak sağlanmasına ve faizlerde kolaylıklara kadar çeşitlilik görülüyor. Ayrıca 31 Aralık 2023’e kadar, en az 50 çalışanı olan araştırma laboratuvarları için teşvikler, araştırmacı sayısı 500’ün üzerindeyse yapılan yatırımın tamamen tenzili ve sosyal güvenlik primlerinin 5 yıllığına yarıya indirilmesi öngörülüyor.
PWC’nin raporuna göre bunun sırrı uzmanlaşmakta yatıyor: İş piyasasının rekabetçiliğini muhafaza ederek, Asya, Kafkaslar ve Orta Doğu yönündeki ihracat için “kilit nokta” hâline gelerek orta-yüksek katma değerli ilaç üretimi üzerinde uzmanlaşmak. Ayrıca R&D’yi onkoloji, biyoteknoloji ve kan ürünleri üzerinde yoğunlaştırmak.
İtalyan işletmeler açısından da Türkiye, hem varış noktası piyasası hem de üretim merkezi olarak potansiyellere sahip. Recordati adlı ilaç firmasının Başkanı Giovanni Recordati, “Türkiye’de iki üretim tesisimiz var. İlkini dört yıl önce açtık, ikincisini de geçen yıl. Ayrıca İstanbul’a 50 kilometre mesafede üçüncü bir üretim alanı için 50 milyon avro değerinde bir yatırım planlıyoruz. Hedefimiz, yerel pazar ile Doğu ve Güney Avrupa pazarı için üretim yapmak. Bizim açımızdan Türkiye, yüzde 3-4 oranında sabit büyüme ve 400 operatörlük bir satış gücüyle İtalya ve Fransa’nın ardından üçüncü pazar durumunda. Yabancı yatırımları çekmek için kolaylaştırılmış finansmanlı 10 bölge, iş piyasasında esneklik ve Avrupa’nın kurallarıyla aynı seviyeye getirilen yeni ticari kanun, bu ülkeye yapılacak yatırımları oldukça enteresan hâle getiriyor.” diyor.
Menarini’nin Genel Müdürü Domenico Simone, “Atatürk’ün özel doktoru tarafından kurulmuş İe-Ulagay şirketini mirasçılarından 2000’de satın aldık. 1999’a kadar Türkiye, bröve ve fikrî mülkiyeti uygun şekilde korumuyordu. Bununla birlikte, ürünlerin fiyatları katı şekilde düzenleniyor ve bu, kazancı düşürüyor. Üretim bedelini düşürmek ve aynı zamanda da Orta Doğu ve Kuzey Afrika’daki satışlar için bir “köprü” oluşturmak üzere Türkiye’de bir tesis açmayı düşünüyoruz. Ancak bilimsel araştırma birimimiz Avrupa’da kalacak.” dedi.