4 Asırlık Nostalji Eczane Müzesi – Video
Eskişehir’de, tarihi Odunpazarı Evleri bölgesindeki Beylerbeyi Konağı’nın bir katını ecza müzesi olarak değerlendiren iş adamı Niyazi Çapa, burada bir dönem kalfa ve mümessil olarak çalıştığı için özel ilgi gösterdiği tıbbi malzemeler ile asırlık ilaçları sergiliyor.
Eskişehir’de, tarihi Odunpazarı Evleri bölgesindeki Beylerbeyi Konağı’nın bir katını ecza müzesi olarak değerlendiren iş adamı Niyazi Çapa, burada bir dönem kalfa ve mümessil olarak çalıştığı için özel ilgi gösterdiği tıbbi malzemeler ile asırlık ilaçları sergiliyor.
Yıllardır kapanan eczanelerden topladığı ilaçlar ve teknik malzemeleri sahip olduğu konağın bir katında sergileyen Çapa’nın kurduğu ecza müzesi, geçmiş zamanlardaki eczacıların çalışma yöntemlerini günümüze taşıyor.
Çapa, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 32 yıl boyunca eczanelerde kalfalık ve havan karıştırıcılığı yaptığını belirterek, ilaçlar ve tıbbi malzemelere ilgisinin o dönemden geldiğini ifade etti. Gençlik yıllarında ilaç mümessilliği yaptığını ve müdürlüğe kadar yükseldiğine de değinen Çapa, 50 yıl önce eczanede çalıştığı dönemlerde havanda karışımları ezerek günde 30-40 farklı ilaç ürettiklerini dile getirdi.
Çapa, o dönemlerde doktorların verdiği reçetelerde ilaçların formüllerinin bulunduğunu anlatarak, şöyle konuştu:
“Reçetede ‘Şu ilaçları karıştırıp, 30’a böleceksin, 21’e böleceksin” yazardı. Yani 21 adet ilaç anlamında. Öksürük şurupları, kan şurubu, göz, kulak, burun damlaları, buğular, merhemler hep formül üzerine gelirdi eczaneye. Güzellik kremleri, losyonlar şimdiki gibi hazırda bulunmazdı. Biz üretirdik. Evin hanımı evden bir fincan alırdı eline. Gelir eczaneden güzellik kremini fincanına doldurur giderdi. Şimdiki gibi öyle lüks ambalajlı kremler yoktu. Toplasanız 80 tane müstahzar (Önceden hazırlanarak eczanede bulundurulan ticari ilaç) vardı. Onlar da acil olan mühim hastalıkların ilaçlarıydı. Diğerlerini hep kendimiz yapardık.”
“Bilgisayar çıktı, işler çığırından çıktı”
Günümüzde artık doktorların sadece ilacın adını yazdığını, hatta bir şifre vererek direkt bilgisayarlardan işlemlerin yapıldığını söyleyen Çapa, “Bilgisayarlar çıktı, işler çığırından çıktı. Dönemimizde yapılan ve gerçekten en ince ayrıntısına kadar özenle hazırlanan ilaçlar şimdi fabrikalarda makinelerle yapılıyor. Teknoloji elbette güzel bir nimet. Fakat geçmişin kalıntılarını da unutmamak lazım.” dedi.
Çapa, mümessillikten bölge müdürlüğüne uzanan çalışma döneminde 1 ay içinde 15’ten fazla il gezdiğine değinerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Gittiğim vilayetlerdeki arkadaşlarıma ‘Buranın neyi yenir, neyi içilir’ diye sormuyordum. ‘En son kapanan eczane nerede ve sahibi kim’ diye soruyordum. Kapanan eczanede muhakkak depoda kalan, geçmiş tarihlere ait ilaçlar, teknik malzemeler oluyordu. Onları buluyordum. Bu şekilde 52 yılda binlerce kimyasal ve bitkisel müstahzarlar biriktirdim. ‘Bunlar ne işe yarıyor’ diyebilirsiniz. Haklısınız 50 yıl ile 180 yıl aralığında ilaçlar var burada. ‘Hepsinin tarihi geçmiş. Neye yarayacak?’ Fakat öyle değil işte. Onların kutuları, kavanozları orijinal öncelikle. Ayrıca içindeki formülleri bugünkü eczacı arkadaşlarımızla paylaşıyor, geçmişi ve bugünü irdeleyebiliyoruz.”
Oğlunun eczacı, gelininin ise doktor olduğunu ifade eden Çapa, çocuklarının arkadaşları ile eczane müzesine gelerek burada araştırma yaptıklarını, formüllerini öğrendikleri ilaçları havanda döverek yapabildiklerini ve geçmişten bugüne biriktirdiği dergi, broşür, kitap gibi eserleri okuyan gençlerin ufkunun açıldığını anlattı.
Çapa, gençlerin eczaneyi gezerken aldığı o pozitif enerjiyi gördüğünde çok mutlu olduğunu ve geçmişi yaşadığını belirterek, “Çocuklarımın içeri girdiğinde hissettikleri bu ilaç kokusu farklı bir duygu. Bu kokuların içinde yarı ömrüm geçti. Geçmişi bu günlere taşımak benim vazifem. Elimden geldikçe geçmişe, geçmişin bilim adamlarına değer vermeye, onların ürettiklerini yeni nesillere aktarmaya devam edeceğim.” değerlendirmesinde bulundu.
Kaynak: Medya